Bodrum’da Emeklilik Bile Başka Güzel!

Gerçekleşen Bir Düş!

1980’li yıllar… Bodrum Kalesi’nde arkeolog olarak çalışan Yaşar Yıldız Kuşadası’ndan Bodrum’a gelen yabancı bir turist çifte kaleyi gezdirmektedir. Turist çift sergilenen heykellerden birini görünce heyecanlanır ve “biz bu heykelin replikasını Kuşadası’nda bir müzenin hediyelik eşya satılan bölümünde gördük, almak istedik. Fakat üzerimizde yeterli nakit olmadığı için alamamıştık. Acaba burada var mı? Satın almak istiyoruz” der. Yaşar Bey “ne yazık ki burada bu heykelin replikası yok. Ama ben size bu replikadan bulup getirteceğim” der. Turist çifte birkaç gün sonra tekrar gelmelerini söyler.

Yaşar Bey hemen Kuşadası’ndaki arkeolog arkadaşına telefon eder ve o replikayı bulmalarını, alıp minibüsle kendisine göndermelerini ister. Nitekim arkeolog arkadaşı replikayı bulur ve gönderir. Yaşar Bey ertesi gün gelen turist çifte heykeli verir ve durumu anlatır. Turist çift almaktan ümidi kestikleri replika heykeli görünce çok sevinir ve parasını Yaşar Bey’e uzatır. Yaşar Bey almak istemez. Sonunda turist çift bu heykel için bir teşekkür olarak Yaşar Bey ve eşi Ayhan Hanım’ı ısrarla teknelerine davet eder. Yaşar Bey de onları kırmak istemez ve bu daveti kabul eder.

Yaşar Bey ve Ayhan Hanım o yıllarda yeni evli bir çifttir, henüz çocukları Mehmet ve Ceren daha doğmamıştır. O pazar günü turist çiftin misafiri olarak tekneyle denize açılırlar, yelken yaparlar. Teknede geçirdikleri bu güzel günün ardından da Yaşar Bey ve Ayhan Hanım’ın tahayyülünde yeni bir düşünce oluşur: “neden biz de teknede yaşamayalım?”.

Bu düşünceyi hayata geçirmek için ciddi ciddi planlar yaparlar, uygun bir tekne aramaya koyulurlar. Fakat gel zaman git zaman, bu hayal hayat gailesi yüzünden hep ertelenir. Yıllar, yıllar geçer aradan. Ayhan Hanım elim bir hastalığa yakalanır ve aramızdan ayrılır.

14 Ocak 2015’de, Ayhan Hanım’ın meleklere karışmasının yıldönümünde Yaşar Bey “Ay Yıldız” isimli 8 m. boyundaki ahşap yelkenli tekneyi alır ve ortak hayallerini gerçekleştirmiş olur.

Böyle hüzünlü bir girizgâhtan sonra “sözün bittiği yer, nokta” diyesim var ama hayat devam ediyor işte. Ayhan Hanımı sevgi ve rahmetle anıyorum, nurlar içinde yatsın.


Mavi Melek adı

Yaşar Bey Amerikan bayraklı olan 27 beygir gücündeki Lombardhini motorlu tekneyi Türk bayrağına geçirmek için müracaat ettiğinde başka bir isim bulmasını isterler. Çünkü Ay Yıldız isimli bir tekne zaten vardır. Hatta Ay Yıldız 1, 2, 3 ve 4 bile vardır. Yaşar Bey bu kez tekneye Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos’un fethinde kullandığı tekne olan “Yeşil Melek” isminden esinlenip “Mavi Melek” adını verir.

Tekneyi aldıktan birkaç ay sonra Yaşar Bey Nisan 2015’te 38 yıl boyunca hizmet verdiği Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi’nden emekli olur ve zamanının çoğunu Mavi Melek ile geçirmeye başlar.


Emeklilik ve Yelken

Yaşar Bey şimdi meslek hayatının 38 yılını geçirdiği Bodrum Kalesi’nin önünde limana bağladığı Mavi Melek’te bir denizci olarak emeklilik günlerini yaşıyor. Yelken açıp Bodrum koylarında dolaşıyor, uzak denizlerdeki festivallere katılıyor.

“Emekli olduktan sonra alternatif bir hayatı seçip denizci olmak nasıl bir şey? Başkalarına da önerir misiniz” diye soruyorum.

“Kesinlikle öneririm” diyor ve devam ediyor; “Denizde olmak başka bir şey; özgürlüğü, doğayı, dostluğu, zorlukları ve güzellikleri bir arada yaşatır deniz size. Ayrıca denizin şakası yoktur; verir de alır da.”

“Ben emekli olduktan sonra günlerim daha dolu geçmeye başladı. Tenis oynuyorum, dalış yapıyorum, denize açılıp yelken yapıyorum. Ayrıca Türk Sanat Müziği koro çalışmalarımız var, konserlerimize çok yoğun ilgi oluyor. Solist olarak şarkı bile söyledim bu konserlerin bazılarında. Bodrum’da yaşıyor olmak tüm bunları yapabilmeyi mümkün kılıyor.”


Şu bizim ütü

“Denizcilerin kendi deyimleri var. Bir gün limanda tanıştığım birisine ‘hangisi sizin tekne?’ diye sordum ‘şu karşıdaki ütü’ diye cevap verdi. Ne demek istediğini eliyle işaret ettiği biraz ilerideki teknesini görünce anladım. Motor yatların şekli uzaktan bakınca bir ütüye benzediği için ütü diyorlarmış meğer onlara.”


Peygamber yakıtı

“2015 yılı yaz sonunda kızım Ceren’in de organizasyonunda yer aldığı Hisarönü Yat Festivali’ne katıldım. Bodrum’dan yelken açarak hiç motor çalıştırmadan ve molalarla, gece yol almayıp dinlenerek rahat rahat iki günde Marmaris Orhaniye’ye vardık. Oradaki denizciler bana ‘Peygamber yakıtıyla mı geldin?’ diye sorduklarında önce bir anlam veremedim. Sonradan öğrendim ki Peygamber yakıtı ‘rüzgâr’ demekmiş.”

Kış soğuğunda Karaada’nın şifalı sıcak sularında denize girmek…

“Kışın Bodrum’da bol güneşli günler yaşanır, bilirsiniz. Hava ayazdır, yazın olduğu gibi sıcak değildir ama güneşlidir. Kışın tekneyle yapılacak en güzel şeylerden birisi, denizde yelken açıp seferinizden dönerken Karaada’nın sıcak şifalı sularında yüzmektir. Hava soğuk hatta yağmurlu bile olsa Karaada’nın açık kaplıca olan şifalı sıcak sularında yüzmenin keyfini çok azda şeyde bulursunuz. Üstelik çok da faydalıdır, pek çok hastalığa devadır.

Yaşar Bey ve kızı Ceren ile bir akşamüzeri buluşup denize yelken açtığımız keyifli saatler yavaş yavaş sona eriyor. Bodrum Limanı’na doğru yelken açıyoruz. Yelkenimiz rüzgârla dolup tekne suda yan yatınca ellerimle köpüklü, serin mavi sulara dokunuyorum. Akıp gidiyor deniz ellerimden…

Yaşar Bey, Halikarnas Balıkçısı’nın “en iyi tekne ellerini uzatınca suya dokunabileceğin teknedir” lafını hatırlatıyor.

Akıp gidiyor deniz ve akıp gidiyor yaşam…

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Previous Story

Türkiye Yelken Federasyonu Turkcell Atatürk Kupası Optimist – Laser Yarışları 18-23 Eylül

Next Story

Le Cafe Restaurant’ta Indian Curry Gecesi, 07 Ekim Cumartesi saat 19:00

Latest from Çiğdem Damar Bodrumlife Yazıları